Bugün kızlarla ilk kez Boatshow'u ziyarete gittik.
Deniz ve Derin aramıza katıldıktan ve ilk seyrimizi yaptıktan sonra keşke teknemizde şu da olsa dediğimiz şeylerin hangi teknelerde olduğunu keşfetmeye çalıştık.
Çocukları olan ailelere tekne seçimi yaparken naçizane bir kaç öneri de bizden...
Çocuklu aileye geniş havuzluk şart... Çocukların oyun alanına gereksinimi var, çocuğunuzun teknede mutlu olmasını istiyorsanız geniş havuzluklu tekneleri tercih etmenizi öneririz.
Hatta kimi yeni teknelerde artık havuzluktaki masa elektrikli mekanizması ile yatağa dönüşebiliyor... Eğer böyle bir alan olursa çocuklarla çok rahat oyunlar oynanabilir. Aynı zamanda güneşlenme için hatta gece yatmak için bu alan kullanılabilir.
Aynı şekilde iç mekanda salonda da bu şekilde mekanizmalı masalar var. Böylece iç alanda da güzel bir oyun alanı oluşuyor.
Çocuklar olmadan önce o kadar da önemli olmayan ama şimdi çocuklardan sonra en önemli kriterlerimizden biri de arka kapağın açılır kapanır olması. Yüzme platformu olarak da kullandığımız bu alan bebeklerle birlikte denize hazırlanmak ve onları derin sularda yüzdürebilmek için gerekli ekipmanları giymek, takmak için gerekli ve çok önemli bir detay... Dolayısıyla arkası dik merdivenli teknelerden kaçının...
Ayrıca bir güvenlik konusu da iç mekana iniş merdivenleri ile ilgili... Teknenin kabine iniş merdivenlerinin çok dik olmaması ve etrafında tutunacak düzeneğin olmasına dikkat etmenizi öneririm.
Bir de teknede ne kadar az merdiven kat iniş çıkış olursa o kadar iyi ... Mesela bugün Jeanneau 509'u gezdik ve teknenin en sevdiğim özelliği tabanının tek seviye olmasıydı. Hiç iniş çıkış yok bebekleri güvenle yere bıraktık ve istedikleri gibi gezindiler. Onlar da mutluydu biz de...
Ancak bu yukarıdaki özelliklerin tümünü bir teknede buldunuz mu derseniz, biz bulamadık. Ancak aramaya bakmaya devam yeniliklerin sonu yok. Her Boatshow'da hoşumuza giden bir sürü yeni fikirle karşılaşıyoruz tabi dostlarla birlikte vakit geçirmek ve fikir paylaşımı yapmak da cabası...
23 Eylül 2013 Pazartesi
14 Eylül 2013 Cumartesi
ROTAMIZ : ISTANBUL - FETHIYE
ISTANBUL - CANAKKALE
CANAKKALE - AYVALIK
AYVALIK - CESME - ALACATI
ALACATI - SAMOS - TURGUT REIS - ORAK ADASI
ORAK ADASI - KNIDOS - DATCA - SYMI - MARMARIS - GOCEK - FETHIYE
Etiketler:
Alaçatı,
Ayvalık,
bebekle tekne seyahati,
Çanakkale,
Çeşme,
çocukla tekne tatili,
Datça,
Fethiye,
Göcek,
ikiz bebek,
ikiz bebekle yelken seyri,
Knidos,
Marmaris,
Orak Adası,
Rota,
Samos,
Symi,
Turgutreis
Fethiye – İstanbul 19.08.2013 // Pazartesi
Pazartesi sabahı erkenden kalkıp kalan işleri hallediyoruz,
bebeklerle yolculukta her zaman bir uçağa yetişme endişesi yaşıyorsunuz . Her
an planınızda olmayan şeyler olabilir.
Neyse ki online check in’ler akşamdan yapıldı. Neyse ki taksi
şöförü yabancı değil. Ve neyse ki Dalaman Havaalanı Fethiye’ye yalnızca 45
dakika mesafede. Zaten tekneyi bırakmak için bu lokasyonu düşünmemizin başlıca
sebeplerinden biri de bu. Göcek kadar yakın olmasa da çok yakın.
Son dakikada uçağa yetişiyoruz ve İstanbul bekle bizi
geliyoruz yine keşmekeşin içine…
Ancak…. 12 Ekim’de yine gelmek üzere biletlerimizi aldık
bile …
Devam Edecek…
Etiketler:
bebekle tekne seyahati,
bebekli hayat,
çocukla tekne tatili,
çocuklu hayat,
Fethiye,
Fethiye Ecesaray Marina,
ikiz bebek,
ikiz bebekle yelken seyri,
tatil dönüşü
Göcek – Fethiye 18.08.2013 // Pazar
Nasıl olduğunu anlamadan tatil bitiverdi bile Pazar olduğuna
inanmak güç ama yarın sabah erkenden eve dönüyoruz.
Fethiye’ye geçmeden önce son günümüzü Göcek’in güzel
koylarından biri olan Ağa Limanı’nda geçirmeyi planlıyoruz.
Ali abilerle birlikte iki tekne yan yana yaklaşık 1 saatlik
bir seyirden sonra Ağa Limanı’na demirliyoruz.
Cennet’ten bir köşe Göcek… Masmavi denizine doyamıyoruz ve
daha dönmeden bir daha ki bayram için planlara başlıyoruz…
Bu arada sancağımıza bir yelkenli demirliyor. Babamızın
hayali bir sonraki teknemizin bu tekne olması…
Allah’tan umut kesilmez kızlarımızın şansına inşallah
bir gün diyoruz…
Ağa Limanı’ndan akşam üstü demir alıyor hava kararmadan önce
bu yolculuk için final limanımız olan Fethiye’ye doğru yola çıkıyoruz.
Akşam olmadan Fethiye Ece Marina’ya bağlanıyoruz. Yavaş
yavaş yarın sabahki dönüş yolculuğu için eşyalarımızı topluyoruz. İki bebekle
teknedeki en zor konulardan biri de bu toplanma işi. Park yataklarında biraz
oyalansalar da canları sıkılıyor dışarıda olmak istiyorlar.
Neyseki geç de olsa toplanma duş vs işlerimizi halledip akşam
yemeği için Fethiye Balık Pazarı’na doğru yollanıyoruz. Sanıyorum Fethiye’deki
tüm turistler ve halkı bizimle aynı şekilde düşünmüş olacak ki bir tek masa
bile bulmakta zorlanıyoruz. En sonunda tuhaf ama gerçek Kasabın Yeri ismindeki
restaurantta oturacak bir yer buluyoruz kendimize.
Hikayesini de sonradan tanıştığımız ve akraba da çıktığımız
sahibinden öğreniyoruz. Fethiye Balık Pazarı aslında eskiden bir hal imiş… Bu
avluda balık haricinde de başka şeylerin de satıldığı sıra sıra dükkanlar
varmış. Ancak sonradan bu dükkanlar bir bir restauranta dönüşünce kasap da çareyi
dükkanı balık restaurantına çevirmekte bulmuş.
Burası aynı İstanbul’daki Nevizade ya da çiçek pasajı
görünümünde bir yer. Balık, Rakı ve Sokak Çalgıcıları bir arada.
Tek fark önce balığını ortada yer alan büyük balık
pazarından göre göre satın alıyorsun sonra hangi restaurantta yemek istiyorsan
ona verip pişirtiyorsun.
Yolcuğun son akşam yemeğinde rakı kadehlerimizi tokuşturup
iyi ki geldik diyoruz. Zor olmasına zor meşakkatli ancak bir o kadar da keyifli
bir yolculuktu.
Tavsiye eder miyim, evet ederim. Bir daha yapar mıyım. Evet
Ekim’de inşallah yine buradayız…. J
Marmaris - Göcek 17.08.2013 // Cumartesi
Marmaris’te
Cennet Adası’nda olmak güzeldi ama daha yolumuz var. Göcek’e devam etmek
istiyoruz.
İlkin acaba Yalancıboğaz’da
mı kalsak, tekneyi buradaki Marmaris Yacht Marin'e mi bıraksak diye düşünüyoruz. Göcek’e göre
fiyatlar yarı yarıya ucuz. Ancak maalesef marina ağzına kadar dolu ancak kara
park yapılabiliyor. Onu da biz istemiyoruz.
Göcek yerine
alternatif olarak başka neresi olabilir diye bakınıyoruz. Fethiye Ece Marina’da karar kılıyoruz. Ece Marina Göcek'te göre çok daha cazip fiyatlı ve Göcek koylarına 1 saatlik mesafede...
Dalaman Havaalanı ise Marina'dan yanlızca 45 dakika sürüyor. Havaalanına kadar tüm yol duble yol yapılmış...
Aslında
orada da yer yok ancak tanıdık vasıtasıyla bir kontenjan yaratıyoruz kendimize…
Güzel bir
kahvaltı ve sohbet sonrası Kayhan Amca’lar bizi yolcu ediyor, Marmaris’ten
11:00 gibi yola çıkıyoruz. Rotamız Göcek…
Marmaris’ten çıkar çıkmaz sırtı oltamızı suya bırakıyoruz. Daha birkaç dakika geçmeden oltamıza büyük bir misafir takılıyor… Akşamın menüsü belli oldu… Kızlarım balık çok seviyor, bol bol yesinler...
Marmaris Göcek arası belki de bu yolculuğun en zor denizini yaşıyoruz. Benim bile midem dönüyor… Anneanne korkudan havuzluktan aşağı hiç inmiyor.
Kızlar
sürekli ağlıyor belli ki deniz onları da tuttu. İştafları kesiliyor, uyku
düzenleri şaşıyor. Bir huysuzluk bir huysuzluk… Hep beraber sarılıp havuzlukta
uyukluyoruz.
Bir şeyle
atıştırıyoruz kızlara da meyva kesiyorum. Ancak nasıl oluyorsa Derin bıçağı
eline geçirip parmağını kesmeyi beceriyor.. Neyseki Alla koruyor ve minik bir
kesikle atlatıyoruz. Kendisinin bile hiç canı yanmıyor ağlamıyor.
Göcek’te de
dostlarımız var… E denizci olunca denizleri gezen çok dostunuz olması normal.
Yine Pendik Marintürk’ten pontondan dostlarımız Ali Abimiz ve Nilüfer Hanım
emekli olmanın keyfini Göcek’te çıkarıyorlar. Yaklaşık 4 aylarını Göcek’te
geçiriyorlar bu sezon.
Göcek’e
yaklaşırken Boynuzbükü’nde olduklarını
öğreniyoruz. Marinaya girmeden son bir deniz molası ve çay faslı için
kendileriyle buluşuyoruz.
Akşam
onlarla birlikte Marintürk Göcek’te konaklamayı planlıyoruz.
Marintürk’te Ali abilerin yanında yine Pendik’ten tanıdığımız Nur Sultan teknesiyle de karşılaşıyoruz. Marina sohbetlerine bayılıyoruz.
Akşam yemeği
için Marmaris’ten gelirken oltamıza takılan o kocaman balığı Ali abilerle
beraber yemeği teklif ediyoruz. Balığı bir restauranta verip pişirtip yanına da
mezeler ve salata ile taçlandırmayı hayal ediyoruz.
Marinada bir şekilde tanıştığımız bir beyefendinin kurbanı olacağımız kimsenin aklına gelmiyor. Bize balığı pişirtmek için bir yer öneriyor. Aman diyoruz ne güzel bir ziyafet çekeceğiz bu akşam...
Balık önden
pişmeye gidiyor biz de 30 – 45 dakika sonra ardından gidiyoruz restauranta …
Ancak karşımızda gördüğümüz manzara karşısında herkes şaşkın… Geldiğimiz yer Göcek’in
arka sokaklarında bir pide fırını…
Garsonlar
bizi içeri avlu gibi bir yere buyur ediyor. Şaşkınlıktan nereye geldik
napıyoruz biz bile diyemiyoruz.
Neyse oldu
artık balığımızı ve salatamız yer kalkar deniz kenarına bir yerlere çay içmeye
gideriz artık diyoruz.
Balık
geliyor ama hayal kırıklığı büyük… Zavallı kadersiz balığı pide fırınında
kuruyana kadar pişirmişler… Yenir yutulur bir şey değil… Kim derdi ki o
ihtişamlı balık bu hallere düşsün.
Marmaris 16.08.2013 // Cuma
Aktif ,
kıpır kıpır yerinde duramayan, emeklemek hatta yürüme gayreti içinde olan iki
bebekle böyle bir yolculuk kolay değil sabrın sınırların zorlandığı oluyor
ancak yine de buna değer, ayrıca kızlar buraya kadar iyi iş başardı…
Ama yine de adada kalışımızı
iki geceye çıkararak hem sevdiklerimizle vakit geçirmek, hem de onlara biraz
daha hareket etme özgürlüğü tanımak istiyoruz…
Edda Teyze’nin
hem oyuncakları hem de salıncağı çok hoşumuza gidiyor, keyfimiz yerinde. Ancak yine de Derin
rahat durmuyor ve Deniz’i yeniden ısırıyor. Bunu nasıl çözeceğiz bilemiyorum.
Yine akşam
oluyor Kayhan amca bize babamla olan Almanya maceralarını anlatıyor. Keyifle
dinliyoruz babacığımı bir kez daha yad ediyoruz… Keşke diyorum o da yanımızda
olsaydı. Aslında bizi hep seyrettiğini bile bile.
13 Eylül 2013 Cuma
Symi - Marmaris 15.08.2013 // Perşembe
Symi'den ayriliyoruz
Symi’den aslında insanın canı hiç ayrılmak istemiyor… Birkaç gün daha geçiresimiz var burada ama daha yolumuz da uzun yapacak görecek ziyaret edilecek yerler var…
Bir sonraki
durağımız Marmaris…
Rotamızı Cennet Adasına çeviriyor, Kayhan Amca ve Edda Teyze’yi ziyarete gidiyoruz.
Cennet Adası Marmaris'in hemen karşısında kalan kara parçası... Aslında yarımada, ana karaya Yalancıboğaz diye adlandırılan kara ile bağlantılı ...
Kayhan Amca
sevgili babacığımın çok eski arkadaşı, çok eski aile dostumuz… Cennet adasında
harika bir evleri var. Uzun yıllardır annem ve babamla ziyaret ettiğimiz bir
yer...
Şimdi bu
yolculukta Marmaris’e uğrayıp ilk gençliğimin güzel anıların geçtiği bu yere
yeniden Derin ve Deniz’le birlikte gelip Kayhan amcalarla onları tanıştıracağım
için heyecanlı ve mutluyum.
Symi’den
çıkışımız yine öğleni bulduğu için Marmaris’e varışımız da akşam saatlerini
buluyor…
Ama kolayına
bir rüzgarla raha bir seyirle Marmaris’e varıyoruz.
Kayhan Amca’ların
evinin önündeki iskeleye bağlanıyoruz… Biraz dalga ve rüzgar var ama tekneyi
sıkıca bağlıyoruz ve sık sık kontrol etmeyi de ihmal etmiyoruz.
Edda Teyze
bizi nefis ikramları ile karşılıyor. Derin ve Deniz de Edda Teyze'nin onlara aldığı oyuncakların keyifini çıkarıyorlar. Burada aynı zamanda bir sürü kedi ve köpek var... Kızlar burayı pek sevdi...
Beraberce sohbet muhabbet eşliğinde nefis ev
yemekleri zeytinyağlıların keyfine varıyoruz.
Edda Teyze bu
gece evlerinde kalmamız için çok ısrar ediyor. Seve seve kabul ediyoruz. 10 gün
sonra ilk kez sallanmadan uyuyacak bebeler J
Parmak Burnu - Symi 14.08.2013 // Çarşamba
Sabah kahvaltı bile edemeden bu diyarı terk etme kararı aldık durulacak gibi değildi. Sonrasında yolda corn flakes yiyerek yola devam ettik.
Yolda bir
serinleme molası sonrasında istikametimizi Symi adası olarak belirledik. Ancak
Symi'e giriş yapabilmek için önce bize en yakın Liman olan Datça'dan transit
Log almamız gerekti.
Datça'ya
doğru yollandık. Datça'da işlemlerimizi ve eksiklerimizi tamamladıktan sonra
16:00 gibi Symi için avara olduk.
Derin yol
boyunca ne kadar huysuzluk varsa yaptı Deniz'in parmağını bile ısırdı.
Deniz canım
çok ağladı :(
Symi'e 18:30
gibi vardık. Çok şirin ve çok güzel bir yer çok hoşumuza gitti.
Symi'ye yaklasiyoruz
Symi'ye yaklasiyoruz
Baglandiktan sonra biz cin toniclerimizi, bebeler aptamillerini icerek rahatladik
Trata / Trawler isminde bir tavernada balık ve deniz mahsülleri ile kendimize nefis bir ziyafet verdik.
Bizimle birlikte yemeğin keyfini çıkaran yine Deniz oldu. Symi karidesi ahtapot bile yedi balık ile beraber ...
Derin tüm yemek boyunca yine hırçındı ve bir dakika bile rahat vermedi. Neyse ki limanda teknemizin bağlı olduğu yer ile restaurantlar barlar yan yana idi rahatça tekneye bebeleri yatırabildik.
Derin tüm yemek boyunca yine hırçındı ve bir dakika bile rahat vermedi. Neyse ki limanda teknemizin bağlı olduğu yer ile restaurantlar barlar yan yana idi rahatça tekneye bebeleri yatırabildik.
Sonrasında kısa bir keşif ile bir markette Bacardi Breezerlar bulduk aldık teknede limandaki barlardan birinden gelen keyifli house music eşliğinde yudumladık.
Meshur Manos'un tavernasi.
Symi'den ayriliyoruz...
12 Eylül 2013 Perşembe
Orak Adası - Parmak Burnu 13.08.2013 / Salı
Pabuç koyunun eşsiz güzellikteki masmavi denizi eşliğinde kahvaltı keyfi sonrası çıkış istikameti Knidos olarak belirledik.
Knidos'a öğleden sonra 16:00 sularında vardık... Ancak antik kenti görmek isteyen turist akınına uğrayan koy çok kalabalıktı biz de oradan hızlıca uzaklaştık. Ancak alternatif geceleme limanı olarak düşündüğümüz Hayıtbükü
daha da beterdi. Hem kalabalık hem de tesisleşme ve karadan gelen turist işgali altındaydı durum hiç hoşumuza
gitmedi. Hayıtbükü'nden çıkıp üç beş koy ilerideki parmak burnunun arkasında
kalan ıssız bir koyda demirledik.
Geç olmadan
burasının neden çok ıssız olduğunu üzerimize hücum eden sinek ve arı saldırısıyla anladık.
Derin ve Deniz'i nasıl içeri kaçıracağımızı bilemeyip, tüm gece içeriye
hapis olduk. Üzerimizden şıpır şıpır terler damlarken bir yandan da bu sıcağın içinde bunalan iki bebeği susturmaya avutmaya çalışmak... Özellikle Derin bizi ağlamasıyla yedi bitirdi...
Bu gece
yolculuğumuzun en sevimsiz gecesi oldu.
Bodrum - Orak Adası 12.08.2013 // Pazartesi
Konu
bebeklerle seyahatse erken yola çıkmak neredeyse mümkün değil ancak bu kadar da
gecikmeyi hiç ummuyorduk.
Alışveriş ,
tekne temizliği, laundry den kıyafetleri al , çok sıcak bebeler bunaldı havuza
gir , marina bulmuşken duş yapalım, e bi de çıkmadan bir şeyler atıştıralım,
North Sail bulduk bi dalalım marina çıkışında da benzin alalım sintine verelim
derken Bodrum'dan çıkışımız 16:00 yı buldu.
Bu arada kızlar artık tekneye ve buradaki koşullara iyice alıştılar...
Ve hatta babalarına yardım bile etmek için kolları sıvadılar...
Rotamızı
Orak adası olarak belirledik akşam 19:30 - 20:00 arası orak Adası'nın tam
karşısındaki Pabuç koyunda demirledik.
Samos - Bodrum 11.08.2013 / Pazar
Biz de
dostlar tükenmez konu Bodrum olunca aklımıza çok sevgili Asena'lar geldi.
Cihangir abinin Turgutreis'te 2 yıl önce aldığı yeni bir yazlık evi var.
Cihangir abileri aradık bizi sabah kahvaltısına bekliyorlardı. Bodruma
giderken gerek sıfır rüzgar gerekse ters akıntıdan biraz gecikmeli de olsa
Turgutreis D-Marin'e 09:30 - 10:00 arası bağlanıp direk Cihangir Abi'lerin
cennet bahçesi evine geldik.
Ayşen ve Cihangir abi bizi her zamanki güler yüzleri ve misafirperverlikleri ile ağırladılar.
Derin ve
Deniz burayı çok sevdi. Öncelikle Jack ve Whiskey'e deli oldular. En sonunda bu ilgiye Jack bile şaşırdı kaldı ne yapacağını bilemedi :)
Sonra da
Ayşen'in hediye ettiği yeni mayoları ile havuzun keyfini çıkardılar.
Alaçatı - Samos 10.08.2013 / Cumartesi
Sabah kalkıp daha uzun yolumuz olduğunu da hatırlayıp bir kahvaltı sonrası yola çıktık. Bartu yine erken kalkıp bizi uğurladı. İlk durağımızı Samos'ta vermek üzere yola koyulduk.
Kolayına bir
seyir ile akşamüstü 18:00 gibi Samos'un Dilek boğazına yakın ucuna vardık.
Aslında bir deniz molası verip Bodrum'a doğru yola çıkmayı planlıyorduk ancak
bu kadar geceye kalınca burada kalmaya ve sabaha karşı Bodrum'a ilerlemeye
karar verdik.
Samos'taki
demirlediğimiz koyda çok akıntı vardı ama yine de bebeleri denize sokmaya karar
verdik. Biraz soğuk ve esintiliydi ancak yine de ferahladılar.
Deniz
keyfinden sonra yemeğimizi yemeğe koyulduk bebeler ve hemen arkasından Murat da
uyudu biz de anneanne ile havuzlukta kısa bir sohbetten sonra yattık.
Buradaki en
hatırda kalan şey ise bütün gece etrafımızda dolaşıp duran Yunan sahil güvenliği botu oldu. Bütün gece
elinde telsiz sanıyorum mülteci avındaydı.
Çeşme - Alaçatı 09.08.2013 / Cuma
09.08.2013 / Cuma
Saat 8:30
gibi Çeşme Marina'ya yani bizim eski mahalleye yine C pontonuna bağlandık.
Neyse son
derece de yorgun olduğumuzdan kahvaltıyı Çeşme Marina'da sürekli kahvaltı için
gittiğimiz Tuzu Biberinde aldık.
Sonra
Marinadaki Carrefour'dan alışverişlerimizi tamamladık.
Ayvalık'tan erken çıkınca Samos'ta Burcu'lara yetişip beraber akşam yemeği yiyebilir miyiz diye hayal kurduk ancak ikiz bebekler ve anneanne faktörlerini göz önünde bulundurarak bu kadar zorlamamaya karar verdik.
Hava çok sıcaktı kızlar hem yolculuğun yorgunluğu hem de sıcaktan iyice sıkıldılar marinada olduğumuzdan denize de giremedik ben de aktivite olarak şişme havuzlarını suyla doldurdum biraz burada serinleme imkanı yarattım bödüklere...
Çeşme'deki
işimizi bitirdik hızlıca bir de öğle yemeği yiyip öğleden sonra 15:30 gibi
Marina'dan ayrıldık.
Aklımıza
tabi ki Pendik Marintürk'ten ponton arkadaşımız Bartu geldi. Bartu'yu
aradık. Bizi Port Alaçatı'daki evine davet etti. Port Alaçatı da konsept müstakil evler ve
evlerin önünde bir kanal var bu kanalda teknen ile evinin önüne kadar gelip
teknenin evinin önüne bağlayabiliyorsun. Biz de geldik tam evinin önüne
bağlandık ve geceledik. Bağlanmamız için seferber olan herkese teşekkür ediyoruz :)
Port Alaçatı
ve Bartu'nun evinin konsepti hayallerimizi süslüyor :) İnşallah bir gün
diyoruz....
Bartu Darka'dan arkadaşlarıyla ve müstakbel eşi İpek ile Bayram tatilini geçirmeye gelmiş. Bu çiftin bekar geçirdi son bayram, keza tatil dönüşü 17 Ağustos'ta evleniyorlar... Düğüne yetişemediğimiz için üzülüyoruz ama ben bu güzel çifte bir de buradan bir ömür boyu mutluluklar diliyorum.
Bizi de sağ olsun
çok iyi ağırladı. İlk önce hep beraber bahçede pideler yendi. Sonra da muhabbet
sohbet derken kızlar uyudu ve anneanne ben bakarım hadi siz gezin deyince akşam
Çeşme'nin bu sezonki hit barlarından biri olan Öküz'e bile gitmeyi başardık. Bu kızların
doğumundan beri ilk gece dışarı çıkışımız .
Çanakkale - Ayvalık - Çeşme 08.08.2013 / Perşembe
Çanakkale'den
çıkış yaptığımızda saatler 08:00 i gösteriyordu.
İlk başta
hedefimiz Bozcaada'ya gidip yüzme molası vermek olsa da son dakikada vakit kaybetmemek için adayı pas geçip rotamızı
Babakale istikametine döndürdük.
Saatlerimiz
15:30 u gösterirken Babakale burnunu geçtikten sonra Kaz Dağlarının eteklerinde Assos civarında
bir koyda Demir attık.
Kızlar ilk
defa denize girdiler.
Sonrasında
akşam Ayvalık Cunda adasına doğru yolumuza devam ettik. 19:30 gibi Ayvalık'a ulaştık.
Yıldırım ve
Leventlerle yemek yemeğe niyet etsek de saat geç olduğundan bu plandan vaz
geçtik.
Rüzgar da
esiyor bir hayli. Baktık burada gecelemek mantıksız olacak Murat vakit
kaybetmemek için gece seyri yapmaya karar verdi.
Kızlar zaten
uyuyordu. Anneanneyi de yatırdık dinlendirdik. Biz de Murat'la bir şekilde
nöbetleşe seyirle sabahın ilk ışıkları ile Çeşme'ye ulaştık.
Çanakkale 07.08.2013 / Çarşamba
La Jolla
Babes 07.08.2013 sabah saat 8:30 da Çanakkale Limanı'na bağlandı. Bence
bebelerle müthiş başarılı bir zamanlama ile bu mesafe kat edildi. Her ne kadar
12 aya kadar sallantıdan bir şey anlamıyor dense de bence ikisi de dalgadan
biraz etkilendiler özellikle Derin.
Teknede zor olan konuların başında daha yürümeye başlamamış ancak emekleme ve sıralamanın keyfine varmış olan kızlarımız için hareket alanının kısıtlı olması geliyor. Yaralanmamaları ve diğer risklere karşı onları sürekli kucakta ya da mama sandalyelerinde oturur vaziyette tutma çabası ayrı bir tez konusu olur.
Marmara
kısmının zor olacağını hatta belki daha bile zor olacağını tahmin ettiğimizden
çok sıkıntı duymadık. Neyse ki Çanakkale'ye vasıl olduk. Çanakkale babanın
doğduğu şehir. Teyzesi ve dayısı
aileleriyle birlikte halen burada oturuyor. Teyze ve Dayı kızlarla ilk defa tanışacak... Onları ziyaret etmek
Derin ve Deniz için de karaya ayak basma vesilesi oldu.
İlk olarak
teyzemizin evine gittik ve kızlar nefis bir mercimek çorbası içtiler. Daha
çorba içerken ayakta uyumaya başlayan Derin ve Deniz yorgunluktan 2 saat
deliksiz uyku çektiler.
Sonrasında
çamaşırlarımız yıkandı ve vardelalara aslıdı. Akşam üstü Bozcaada'ya doğru hareket etmek üzere
limana geri döndük ancak rüzgar oldukça sert olduğundan yolculuğu sabaha
bıraktık.
Limana
geldiğimizde güzel de bir sürpriz ile karşılaştık. Pendik Marina'daki
komşularımızdan Selim abi yanımıza bağlanmış idi.
Akşam da sahildeki Yalova Restaurant'ta güzel bir balık ziyafeti ile günü nihayetlendirmiş olduk.
Peki ya ikizler ?
Tabii onlar
da bizimle beraber mezgit yediler. Mama sandalyelerimiz ve kangurularımız ile
tam teşkilatlı olarak gittiğimiz restaurantta 22:00 gibi Deniz anneannesinin
kucağında kangurunun içinde uyku dalsa da Derin tabii ki uyumadı. :)
İmdadımıza Asım'ın nişanlısı Maya yetişti. Maya bebeklerle çok iyi anlaştı. Ben de bu sayede balığımı yedim. Tşkler Maya... :)
Yemek
sonrası yine teyzemiz ve diğer akrabalarla birlikte çay keyfi yaptıktan sonra
sabah yola çıkmak üzere teknenin yolunu tuttuk.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)