23 Eylül 2013 Pazartesi

Boatshowu İlk Ziyaretimiz... Çocuklu ailelere tekne seçimi için nacizane öneriler...

Bugün kızlarla ilk kez Boatshow'u ziyarete gittik.

Deniz ve Derin aramıza katıldıktan ve ilk seyrimizi yaptıktan sonra keşke teknemizde şu da olsa dediğimiz şeylerin hangi teknelerde olduğunu keşfetmeye çalıştık.


Çocukları olan ailelere tekne seçimi yaparken naçizane bir kaç öneri de bizden...

Çocuklu aileye geniş havuzluk şart... Çocukların oyun alanına gereksinimi var, çocuğunuzun teknede mutlu olmasını istiyorsanız geniş havuzluklu tekneleri tercih etmenizi öneririz.

Hatta kimi yeni teknelerde artık havuzluktaki masa elektrikli mekanizması ile yatağa dönüşebiliyor... Eğer böyle bir alan olursa çocuklarla çok rahat oyunlar oynanabilir. Aynı zamanda güneşlenme için hatta gece yatmak için bu alan kullanılabilir.

Aynı şekilde iç mekanda salonda da bu şekilde mekanizmalı masalar var. Böylece iç alanda da güzel bir oyun alanı oluşuyor.

Çocuklar olmadan önce o kadar da önemli olmayan ama şimdi çocuklardan sonra en önemli kriterlerimizden biri de arka kapağın açılır kapanır olması. Yüzme platformu olarak da kullandığımız bu alan bebeklerle birlikte denize hazırlanmak ve onları derin sularda yüzdürebilmek için gerekli ekipmanları giymek, takmak için gerekli ve çok önemli bir detay... Dolayısıyla arkası dik merdivenli teknelerden kaçının...

Ayrıca bir güvenlik konusu da iç mekana iniş merdivenleri ile ilgili... Teknenin kabine iniş merdivenlerinin çok dik olmaması ve etrafında tutunacak düzeneğin olmasına dikkat etmenizi öneririm.

Bir de teknede ne kadar az merdiven kat iniş çıkış olursa o kadar iyi ... Mesela bugün Jeanneau 509'u gezdik ve teknenin en sevdiğim özelliği tabanının tek seviye olmasıydı. Hiç iniş çıkış yok bebekleri güvenle yere bıraktık ve istedikleri gibi gezindiler. Onlar da mutluydu biz de...


Ancak bu yukarıdaki özelliklerin tümünü bir teknede buldunuz mu derseniz, biz bulamadık. Ancak aramaya bakmaya devam yeniliklerin sonu yok. Her Boatshow'da hoşumuza giden bir sürü yeni fikirle karşılaşıyoruz tabi dostlarla birlikte vakit geçirmek ve fikir paylaşımı yapmak da cabası...


14 Eylül 2013 Cumartesi

ROTAMIZ : ISTANBUL - FETHIYE

 
ISTANBUL - CANAKKALE
 
CANAKKALE - AYVALIK
 

AYVALIK - CESME - ALACATI
 
ALACATI - SAMOS - TURGUT REIS - ORAK ADASI
 
ORAK ADASI - KNIDOS - DATCA - SYMI - MARMARIS - GOCEK - FETHIYE

Fethiye – İstanbul 19.08.2013 // Pazartesi


 
 

Pazartesi sabahı erkenden kalkıp kalan işleri hallediyoruz, bebeklerle yolculukta her zaman bir uçağa yetişme endişesi yaşıyorsunuz . Her an planınızda olmayan şeyler olabilir.

Neyse ki online check in’ler akşamdan yapıldı. Neyse ki taksi şöförü yabancı değil. Ve neyse ki Dalaman Havaalanı Fethiye’ye yalnızca 45 dakika mesafede. Zaten tekneyi bırakmak için bu lokasyonu düşünmemizin başlıca sebeplerinden biri de bu. Göcek kadar yakın olmasa da çok yakın.

Son dakikada uçağa yetişiyoruz ve İstanbul bekle bizi geliyoruz yine keşmekeşin içine…

Ancak…. 12 Ekim’de yine gelmek üzere biletlerimizi aldık bile …

Devam Edecek…

 

Göcek – Fethiye 18.08.2013 // Pazar


Nasıl olduğunu anlamadan tatil bitiverdi bile Pazar olduğuna inanmak güç ama yarın sabah erkenden eve dönüyoruz.

Fethiye’ye geçmeden önce son günümüzü Göcek’in güzel koylarından biri olan Ağa Limanı’nda geçirmeyi planlıyoruz.


Ali abilerle birlikte iki tekne yan yana yaklaşık 1 saatlik bir seyirden sonra Ağa Limanı’na demirliyoruz.

Cennet’ten bir köşe Göcek… Masmavi denizine doyamıyoruz ve daha dönmeden bir daha ki bayram için planlara başlıyoruz…

Bu arada sancağımıza bir yelkenli demirliyor. Babamızın hayali bir sonraki teknemizin bu tekne olması…
 

Allah’tan umut kesilmez kızlarımızın şansına inşallah bir gün diyoruz…


Ağa Limanı’ndan akşam üstü demir alıyor hava kararmadan önce bu yolculuk için final limanımız olan Fethiye’ye doğru yola çıkıyoruz.

Akşam olmadan Fethiye Ece Marina’ya bağlanıyoruz. Yavaş yavaş yarın sabahki dönüş yolculuğu için eşyalarımızı topluyoruz. İki bebekle teknedeki en zor konulardan biri de bu toplanma işi. Park yataklarında biraz oyalansalar da canları sıkılıyor dışarıda olmak istiyorlar.

Neyseki geç de olsa toplanma duş vs işlerimizi halledip akşam yemeği için Fethiye Balık Pazarı’na doğru yollanıyoruz. Sanıyorum Fethiye’deki tüm turistler ve halkı bizimle aynı şekilde düşünmüş olacak ki bir tek masa bile bulmakta zorlanıyoruz. En sonunda tuhaf ama gerçek Kasabın Yeri ismindeki restaurantta oturacak bir yer buluyoruz kendimize.

Hikayesini de sonradan tanıştığımız ve akraba da çıktığımız sahibinden öğreniyoruz. Fethiye Balık Pazarı aslında eskiden bir hal imiş… Bu avluda balık haricinde de başka şeylerin de satıldığı sıra sıra dükkanlar varmış. Ancak sonradan bu dükkanlar bir bir restauranta dönüşünce kasap da çareyi dükkanı balık restaurantına çevirmekte bulmuş.

Burası aynı İstanbul’daki Nevizade ya da çiçek pasajı görünümünde bir yer. Balık, Rakı ve Sokak Çalgıcıları bir arada.

Tek fark önce balığını ortada yer alan büyük balık pazarından göre göre satın alıyorsun sonra hangi restaurantta yemek istiyorsan ona verip pişirtiyorsun.  

Yolcuğun son akşam yemeğinde rakı kadehlerimizi tokuşturup iyi ki geldik diyoruz. Zor olmasına zor meşakkatli ancak bir o kadar da keyifli bir yolculuktu.  

Tavsiye eder miyim, evet ederim. Bir daha yapar mıyım. Evet Ekim’de inşallah yine buradayız…. J

 


 

Marmaris - Göcek 17.08.2013 // Cumartesi


Marmaris’te Cennet Adası’nda olmak güzeldi ama daha yolumuz var. Göcek’e devam etmek istiyoruz.


İlkin acaba Yalancıboğaz’da mı kalsak, tekneyi buradaki Marmaris Yacht Marin'e mi bıraksak diye düşünüyoruz. Göcek’e göre fiyatlar yarı yarıya ucuz. Ancak maalesef marina ağzına kadar dolu ancak kara park yapılabiliyor. Onu da biz istemiyoruz.

Göcek yerine alternatif olarak başka neresi olabilir diye bakınıyoruz.  Fethiye Ece Marina’da karar kılıyoruz. Ece Marina Göcek'te göre çok daha cazip fiyatlı ve Göcek koylarına 1 saatlik mesafede...
Dalaman Havaalanı ise Marina'dan yanlızca 45 dakika sürüyor. Havaalanına kadar tüm yol duble yol yapılmış...

Aslında orada da yer yok ancak tanıdık vasıtasıyla bir kontenjan yaratıyoruz kendimize…



Güzel bir kahvaltı ve sohbet sonrası Kayhan Amca’lar bizi yolcu ediyor, Marmaris’ten 11:00 gibi yola çıkıyoruz. Rotamız Göcek…

 
 
Marmaris’ten çıkar çıkmaz sırtı oltamızı suya bırakıyoruz. Daha birkaç dakika geçmeden oltamıza büyük bir misafir takılıyor… Akşamın menüsü belli oldu… Kızlarım balık çok seviyor, bol bol yesinler...


Marmaris Göcek arası belki de bu yolculuğun en zor denizini yaşıyoruz. Benim bile midem dönüyor… Anneanne korkudan havuzluktan aşağı hiç inmiyor.
 

Kızlar sürekli ağlıyor belli ki deniz onları da tuttu. İştafları kesiliyor, uyku düzenleri şaşıyor. Bir huysuzluk bir huysuzluk… Hep beraber sarılıp havuzlukta uyukluyoruz.  

 
Neyseki yol çok uzun değil Göcek koyu burnuna yaklaşınca rüzgar dalga kesiyor bir oh çekiyoruz.

 
Bir şeyle atıştırıyoruz kızlara da meyva kesiyorum. Ancak nasıl oluyorsa Derin bıçağı eline geçirip parmağını kesmeyi beceriyor.. Neyseki Alla koruyor ve minik bir kesikle atlatıyoruz. Kendisinin bile hiç canı yanmıyor ağlamıyor.

 

Göcek’te de dostlarımız var… E denizci olunca denizleri gezen çok dostunuz olması normal. Yine Pendik Marintürk’ten pontondan dostlarımız Ali Abimiz ve Nilüfer Hanım emekli olmanın keyfini Göcek’te çıkarıyorlar. Yaklaşık 4 aylarını Göcek’te geçiriyorlar bu sezon.

 

Göcek’e yaklaşırken  Boynuzbükü’nde olduklarını öğreniyoruz. Marinaya girmeden son bir deniz molası ve çay faslı için kendileriyle buluşuyoruz.

Akşam onlarla birlikte Marintürk Göcek’te konaklamayı planlıyoruz.
 


Marintürk’te Ali abilerin yanında yine Pendik’ten tanıdığımız Nur Sultan teknesiyle de karşılaşıyoruz. Marina sohbetlerine bayılıyoruz.


Akşam yemeği için Marmaris’ten gelirken oltamıza takılan o kocaman balığı Ali abilerle beraber yemeği teklif ediyoruz. Balığı bir restauranta verip pişirtip yanına da mezeler ve salata ile taçlandırmayı hayal ediyoruz.
 
Marinada bir şekilde tanıştığımız bir beyefendinin kurbanı olacağımız kimsenin aklına gelmiyor. Bize balığı pişirtmek için bir yer öneriyor. Aman diyoruz ne güzel bir ziyafet çekeceğiz bu akşam...

Balık önden pişmeye gidiyor biz de 30 – 45 dakika sonra ardından gidiyoruz restauranta … Ancak karşımızda gördüğümüz manzara karşısında herkes şaşkın… Geldiğimiz yer Göcek’in arka sokaklarında bir pide fırını…

Garsonlar bizi içeri avlu gibi bir yere buyur ediyor. Şaşkınlıktan nereye geldik napıyoruz biz bile diyemiyoruz.  

Neyse oldu artık balığımızı ve salatamız yer kalkar deniz kenarına bir yerlere çay içmeye gideriz artık diyoruz.

Balık geliyor ama hayal kırıklığı büyük… Zavallı kadersiz balığı pide fırınında kuruyana kadar pişirmişler… Yenir yutulur bir şey değil… Kim derdi ki o ihtişamlı balık bu hallere düşsün.  

 


Sonrasında bir şekilde karnımızı doyurup yol yorgunluğu ile yine marinanın yolunu tutuyoruz. Balık keyfimizi iştahımızı Fethiye Balık Pazarı’na saklıyoruz.
 


 

Marmaris 16.08.2013 // Cuma


 
Aktif , kıpır kıpır yerinde duramayan, emeklemek hatta yürüme gayreti içinde olan iki bebekle böyle bir yolculuk kolay değil sabrın sınırların zorlandığı oluyor ancak yine de buna değer, ayrıca kızlar buraya kadar iyi iş başardı…

 
 
Ama yine de adada kalışımızı iki geceye çıkararak hem sevdiklerimizle vakit geçirmek, hem de onlara biraz daha hareket etme özgürlüğü tanımak istiyoruz…

 


Edda Teyze’nin hem oyuncakları hem de salıncağı çok hoşumuza gidiyor, keyfimiz yerinde. Ancak yine de Derin rahat durmuyor ve Deniz’i yeniden ısırıyor. Bunu nasıl çözeceğiz bilemiyorum.

Yine akşam oluyor Kayhan amca bize babamla olan Almanya maceralarını anlatıyor. Keyifle dinliyoruz babacığımı bir kez daha yad ediyoruz… Keşke diyorum o da yanımızda olsaydı. Aslında bizi hep seyrettiğini bile bile.

13 Eylül 2013 Cuma

Symi - Marmaris 15.08.2013 // Perşembe


Symi'den ayriliyoruz
 

Symi’den aslında insanın canı hiç ayrılmak istemiyor… Birkaç gün daha geçiresimiz var burada ama daha yolumuz da uzun yapacak görecek ziyaret edilecek yerler var…

Bir sonraki durağımız Marmaris…
 

Rotamızı Cennet Adasına çeviriyor, Kayhan Amca ve Edda Teyze’yi ziyarete gidiyoruz.

Cennet Adası Marmaris'in hemen karşısında kalan kara parçası... Aslında yarımada, ana karaya Yalancıboğaz diye adlandırılan kara ile bağlantılı ...
 
Kayhan Amca sevgili babacığımın çok eski arkadaşı, çok eski aile dostumuz… Cennet adasında harika bir evleri var. Uzun yıllardır annem ve babamla ziyaret ettiğimiz bir yer...

Şimdi bu yolculukta Marmaris’e uğrayıp ilk gençliğimin güzel anıların geçtiği bu yere yeniden Derin ve Deniz’le birlikte gelip Kayhan amcalarla onları tanıştıracağım için heyecanlı ve mutluyum.

Symi’den çıkışımız yine öğleni bulduğu için Marmaris’e varışımız da akşam saatlerini buluyor…
Ama kolayına bir rüzgarla raha bir seyirle Marmaris’e varıyoruz.

Kayhan Amca’ların evinin önündeki iskeleye bağlanıyoruz… Biraz dalga ve rüzgar var ama tekneyi sıkıca bağlıyoruz ve sık sık kontrol etmeyi de ihmal etmiyoruz.



Edda Teyze bizi nefis ikramları ile karşılıyor. Derin ve Deniz de Edda Teyze'nin onlara aldığı oyuncakların keyifini çıkarıyorlar. Burada aynı zamanda bir sürü kedi ve köpek var... Kızlar burayı pek sevdi...
 
Beraberce sohbet muhabbet eşliğinde nefis ev yemekleri zeytinyağlıların keyfine varıyoruz.

Edda Teyze bu gece evlerinde kalmamız için çok ısrar ediyor. Seve seve kabul ediyoruz. 10 gün sonra ilk kez sallanmadan uyuyacak bebeler J
 

Parmak Burnu - Symi 14.08.2013 // Çarşamba


Sabah kahvaltı bile edemeden bu diyarı terk etme kararı aldık durulacak gibi değildi. Sonrasında yolda corn flakes yiyerek yola devam ettik.

Yolda bir serinleme molası sonrasında istikametimizi Symi adası olarak belirledik. Ancak Symi'e giriş yapabilmek için önce bize en yakın Liman olan Datça'dan transit Log almamız gerekti.

Datça'ya doğru yollandık. Datça'da işlemlerimizi ve eksiklerimizi tamamladıktan sonra 16:00 gibi Symi için avara olduk.

Derin yol boyunca ne kadar huysuzluk varsa yaptı Deniz'in parmağını bile ısırdı.

Deniz canım çok ağladı :(

Symi'e 18:30 gibi vardık. Çok şirin ve çok güzel bir yer çok hoşumuza gitti.



Symi'ye yaklasiyoruz

Baglandiktan sonra biz cin toniclerimizi, bebeler aptamillerini icerek rahatladik
 
Trata / Trawler isminde bir tavernada balık ve deniz mahsülleri ile kendimize nefis bir ziyafet verdik.

Bizimle birlikte yemeğin keyfini çıkaran yine Deniz oldu. Symi karidesi ahtapot bile yedi balık ile beraber ...

Derin tüm yemek boyunca yine hırçındı ve bir dakika bile rahat vermedi. Neyse ki limanda teknemizin bağlı olduğu yer ile restaurantlar barlar yan yana idi rahatça tekneye bebeleri yatırabildik.

Sonrasında kısa bir keşif ile bir markette Bacardi Breezerlar bulduk aldık teknede limandaki barlardan birinden gelen keyifli house music eşliğinde yudumladık.

 Meshur Manos'un tavernasi.
 
Symi'den ayriliyoruz...
 
 
 
 

12 Eylül 2013 Perşembe

Orak Adası - Parmak Burnu 13.08.2013 / Salı


 
Pabuç koyunun eşsiz güzellikteki masmavi denizi eşliğinde kahvaltı keyfi sonrası çıkış istikameti Knidos olarak belirledik.  
 
Knidos'a öğleden sonra 16:00 sularında vardık... Ancak antik kenti görmek isteyen turist akınına uğrayan koy çok kalabalıktı biz de oradan hızlıca uzaklaştık. Ancak alternatif geceleme limanı olarak düşündüğümüz Hayıtbükü daha da beterdi. Hem kalabalık hem de tesisleşme ve karadan gelen turist işgali altındaydı durum hiç hoşumuza gitmedi. Hayıtbükü'nden çıkıp üç beş koy ilerideki parmak burnunun arkasında kalan ıssız bir koyda demirledik.

Geç olmadan burasının neden çok ıssız olduğunu üzerimize hücum eden sinek ve arı saldırısıyla anladık.
 
Derin ve Deniz'i nasıl içeri kaçıracağımızı bilemeyip, tüm gece içeriye hapis olduk. Üzerimizden şıpır şıpır terler damlarken bir yandan da bu sıcağın içinde bunalan iki bebeği susturmaya avutmaya çalışmak... Özellikle Derin bizi ağlamasıyla yedi bitirdi...

Bu gece yolculuğumuzun en sevimsiz gecesi oldu.

 

Bodrum - Orak Adası 12.08.2013 // Pazartesi


Konu bebeklerle seyahatse erken yola çıkmak neredeyse mümkün değil ancak bu kadar da gecikmeyi hiç ummuyorduk.

Alışveriş , tekne temizliği, laundry den kıyafetleri al , çok sıcak bebeler bunaldı havuza gir , marina bulmuşken duş yapalım, e bi de çıkmadan bir şeyler atıştıralım, North Sail bulduk bi dalalım marina çıkışında da benzin alalım sintine verelim derken Bodrum'dan çıkışımız 16:00 yı buldu.

Bu arada kızlar artık tekneye ve buradaki koşullara iyice alıştılar...
 
 
Ve hatta babalarına yardım bile etmek için kolları sıvadılar...
 

 
Rotamızı Orak adası olarak belirledik akşam 19:30 - 20:00 arası orak Adası'nın tam karşısındaki Pabuç koyunda demirledik.
 
 

 

Samos - Bodrum 11.08.2013 / Pazar


 
Baba 03:00 gibi hepimiz uyurken kalkıp demir alıp rotayı Bodrum'a ayarladı. Biz uyandığımızda saat 07:00 suları idi ve neredeyse Bodrum'a varmak üzereydik.

Biz de dostlar tükenmez konu Bodrum olunca aklımıza çok sevgili Asena'lar geldi.
 
Cihangir abinin Turgutreis'te 2 yıl önce aldığı yeni bir yazlık evi var. Cihangir abileri aradık bizi sabah kahvaltısına bekliyorlardı. Bodruma giderken gerek sıfır rüzgar gerekse ters akıntıdan biraz gecikmeli de olsa Turgutreis D-Marin'e 09:30 - 10:00 arası bağlanıp direk Cihangir Abi'lerin cennet bahçesi evine geldik.

Ayşen ve Cihangir abi bizi her zamanki güler yüzleri ve misafirperverlikleri ile ağırladılar.

Derin ve Deniz burayı çok sevdi. Öncelikle Jack ve Whiskey'e deli oldular. En sonunda bu ilgiye Jack bile şaşırdı kaldı ne yapacağını bilemedi :)
 
 
 
Sonra da Ayşen'in hediye ettiği yeni mayoları ile havuzun keyfini çıkardılar.

 


Akşam yemeği öncesi biraz huysuzlansalar da genel itibariyle çok güzel bir gün geçirdik.

 
Gecelemeyi ise D-Marin'de yaptık.

 

Alaçatı - Samos 10.08.2013 / Cumartesi


Sabah kalkıp daha uzun yolumuz olduğunu da hatırlayıp bir kahvaltı sonrası yola çıktık. Bartu yine erken kalkıp bizi uğurladı. İlk durağımızı Samos'ta vermek üzere yola koyulduk.

Kolayına bir seyir ile akşamüstü 18:00 gibi Samos'un Dilek boğazına yakın ucuna vardık. Aslında bir deniz molası verip Bodrum'a doğru yola çıkmayı planlıyorduk ancak bu kadar geceye kalınca burada kalmaya ve sabaha karşı Bodrum'a ilerlemeye karar verdik.

Samos'taki demirlediğimiz koyda çok akıntı vardı ama yine de bebeleri denize sokmaya karar verdik. Biraz soğuk ve esintiliydi ancak yine de ferahladılar.

Deniz keyfinden sonra yemeğimizi yemeğe koyulduk bebeler ve hemen arkasından Murat da uyudu biz de anneanne ile havuzlukta kısa bir sohbetten sonra yattık.

Buradaki en hatırda kalan şey ise bütün gece etrafımızda dolaşıp duran  Yunan sahil güvenliği botu oldu. Bütün gece elinde telsiz sanıyorum mülteci avındaydı.

Çeşme - Alaçatı 09.08.2013 / Cuma


09.08.2013 / Cuma

 


Saat 8:30 gibi Çeşme Marina'ya yani bizim eski mahalleye yine C pontonuna bağlandık.

 
En son buraya geldiğimizde ben yaklaşık 5 aylık hamile idim. Kızlar annelerinin karnında seyir yapıyorlardı.

 

Neyse son derece de yorgun olduğumuzdan kahvaltıyı Çeşme Marina'da sürekli kahvaltı için gittiğimiz Tuzu Biberinde aldık.

Sonra Marinadaki Carrefour'dan alışverişlerimizi tamamladık.

Ayvalık'tan erken çıkınca Samos'ta Burcu'lara yetişip beraber akşam yemeği yiyebilir miyiz diye hayal kurduk ancak ikiz bebekler ve anneanne faktörlerini göz önünde bulundurarak bu kadar zorlamamaya karar verdik.

Hava çok sıcaktı kızlar hem yolculuğun yorgunluğu hem de sıcaktan iyice sıkıldılar marinada olduğumuzdan denize de giremedik ben de aktivite olarak şişme havuzlarını suyla doldurdum biraz burada serinleme imkanı yarattım bödüklere...

 

Çeşme'deki işimizi bitirdik hızlıca bir de öğle yemeği yiyip öğleden sonra 15:30 gibi Marina'dan ayrıldık.

Aklımıza tabi ki Pendik Marintürk'ten ponton arkadaşımız Bartu geldi. Bartu'yu aradık. Bizi Port Alaçatı'daki evine davet etti.  Port Alaçatı da konsept müstakil evler ve evlerin önünde bir kanal var bu kanalda teknen ile evinin önüne kadar gelip teknenin evinin önüne bağlayabiliyorsun. Biz de geldik tam evinin önüne bağlandık ve geceledik. Bağlanmamız için seferber olan herkese teşekkür ediyoruz :)

Port Alaçatı ve Bartu'nun evinin konsepti hayallerimizi süslüyor :) İnşallah bir gün diyoruz....

Bartu Darka'dan arkadaşlarıyla ve müstakbel eşi İpek ile Bayram tatilini geçirmeye gelmiş. Bu çiftin bekar geçirdi son bayram, keza tatil dönüşü 17 Ağustos'ta evleniyorlar... Düğüne yetişemediğimiz için üzülüyoruz ama ben bu güzel çifte bir de buradan bir ömür boyu mutluluklar diliyorum.
 
Bizi de sağ olsun çok iyi ağırladı. İlk önce hep beraber bahçede pideler yendi. Sonra da muhabbet sohbet derken kızlar uyudu ve anneanne ben bakarım hadi siz gezin deyince akşam Çeşme'nin bu sezonki hit barlarından biri olan Öküz'e bile gitmeyi başardık. Bu kızların doğumundan beri ilk gece dışarı çıkışımız .

 

Çanakkale - Ayvalık - Çeşme 08.08.2013 / Perşembe

Çanakkale'den çıkış yaptığımızda saatler 08:00 i gösteriyordu. 



İlk başta hedefimiz Bozcaada'ya gidip yüzme molası vermek olsa da son dakikada vakit kaybetmemek için adayı pas geçip rotamızı Babakale istikametine döndürdük.
 
 

Saatlerimiz 15:30 u gösterirken Babakale burnunu geçtikten sonra  Kaz Dağlarının eteklerinde Assos civarında bir koyda Demir attık.

Kızlar ilk defa denize girdiler.
 

 

Sonrasında akşam Ayvalık Cunda adasına doğru yolumuza devam ettik.  19:30 gibi Ayvalık'a ulaştık.
Yıldırım ve Leventlerle yemek yemeğe niyet etsek de saat geç olduğundan bu plandan vaz geçtik.

Rüzgar da esiyor bir hayli. Baktık burada gecelemek mantıksız olacak Murat vakit kaybetmemek için gece seyri yapmaya karar verdi.

Kızlar zaten uyuyordu. Anneanneyi de yatırdık dinlendirdik. Biz de Murat'la bir şekilde nöbetleşe seyirle sabahın ilk ışıkları ile Çeşme'ye ulaştık.

Çanakkale 07.08.2013 / Çarşamba


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
La Jolla Babes 07.08.2013 sabah saat 8:30 da Çanakkale Limanı'na bağlandı. Bence bebelerle müthiş başarılı bir zamanlama ile bu mesafe kat edildi. Her ne kadar 12 aya kadar sallantıdan bir şey anlamıyor dense de bence ikisi de dalgadan biraz etkilendiler özellikle Derin.

Teknede zor olan konuların başında daha yürümeye başlamamış ancak emekleme ve sıralamanın keyfine varmış olan kızlarımız için hareket alanının kısıtlı olması geliyor. Yaralanmamaları ve diğer risklere karşı onları sürekli kucakta ya da mama sandalyelerinde oturur vaziyette tutma çabası ayrı bir tez konusu olur.

Marmara kısmının zor olacağını hatta belki daha bile zor olacağını tahmin ettiğimizden çok sıkıntı duymadık. Neyse ki Çanakkale'ye vasıl olduk. Çanakkale babanın doğduğu şehir.  Teyzesi ve dayısı aileleriyle birlikte halen burada oturuyor. Teyze ve Dayı kızlarla ilk defa tanışacak... Onları ziyaret etmek Derin ve Deniz için de karaya ayak basma vesilesi oldu.

İlk olarak teyzemizin evine gittik ve kızlar nefis bir mercimek çorbası içtiler. Daha çorba içerken ayakta uyumaya başlayan Derin ve Deniz yorgunluktan 2 saat deliksiz uyku çektiler.

 
 
Sonrasında çamaşırlarımız yıkandı ve vardelalara aslıdı. Akşam üstü Bozcaada'ya doğru hareket etmek üzere limana geri döndük ancak rüzgar oldukça sert olduğundan yolculuğu sabaha bıraktık.

Limana geldiğimizde güzel de bir sürpriz ile karşılaştık. Pendik Marina'daki komşularımızdan Selim abi yanımıza bağlanmış idi.

Akşam da sahildeki Yalova Restaurant'ta güzel bir balık ziyafeti ile günü nihayetlendirmiş olduk.



Peki ya ikizler ?

Tabii onlar da bizimle beraber mezgit yediler. Mama sandalyelerimiz ve kangurularımız ile tam teşkilatlı olarak gittiğimiz restaurantta 22:00 gibi Deniz anneannesinin kucağında kangurunun içinde uyku dalsa da Derin tabii ki uyumadı. :)

İmdadımıza Asım'ın nişanlısı Maya yetişti. Maya bebeklerle çok iyi anlaştı. Ben de bu sayede balığımı yedim. Tşkler Maya... :)

Yemek sonrası yine teyzemiz ve diğer akrabalarla birlikte çay keyfi yaptıktan sonra sabah yola çıkmak üzere teknenin yolunu tuttuk.