23 Eylül 2013 Pazartesi

Boatshowu İlk Ziyaretimiz... Çocuklu ailelere tekne seçimi için nacizane öneriler...

Bugün kızlarla ilk kez Boatshow'u ziyarete gittik.

Deniz ve Derin aramıza katıldıktan ve ilk seyrimizi yaptıktan sonra keşke teknemizde şu da olsa dediğimiz şeylerin hangi teknelerde olduğunu keşfetmeye çalıştık.


Çocukları olan ailelere tekne seçimi yaparken naçizane bir kaç öneri de bizden...

Çocuklu aileye geniş havuzluk şart... Çocukların oyun alanına gereksinimi var, çocuğunuzun teknede mutlu olmasını istiyorsanız geniş havuzluklu tekneleri tercih etmenizi öneririz.

Hatta kimi yeni teknelerde artık havuzluktaki masa elektrikli mekanizması ile yatağa dönüşebiliyor... Eğer böyle bir alan olursa çocuklarla çok rahat oyunlar oynanabilir. Aynı zamanda güneşlenme için hatta gece yatmak için bu alan kullanılabilir.

Aynı şekilde iç mekanda salonda da bu şekilde mekanizmalı masalar var. Böylece iç alanda da güzel bir oyun alanı oluşuyor.

Çocuklar olmadan önce o kadar da önemli olmayan ama şimdi çocuklardan sonra en önemli kriterlerimizden biri de arka kapağın açılır kapanır olması. Yüzme platformu olarak da kullandığımız bu alan bebeklerle birlikte denize hazırlanmak ve onları derin sularda yüzdürebilmek için gerekli ekipmanları giymek, takmak için gerekli ve çok önemli bir detay... Dolayısıyla arkası dik merdivenli teknelerden kaçının...

Ayrıca bir güvenlik konusu da iç mekana iniş merdivenleri ile ilgili... Teknenin kabine iniş merdivenlerinin çok dik olmaması ve etrafında tutunacak düzeneğin olmasına dikkat etmenizi öneririm.

Bir de teknede ne kadar az merdiven kat iniş çıkış olursa o kadar iyi ... Mesela bugün Jeanneau 509'u gezdik ve teknenin en sevdiğim özelliği tabanının tek seviye olmasıydı. Hiç iniş çıkış yok bebekleri güvenle yere bıraktık ve istedikleri gibi gezindiler. Onlar da mutluydu biz de...


Ancak bu yukarıdaki özelliklerin tümünü bir teknede buldunuz mu derseniz, biz bulamadık. Ancak aramaya bakmaya devam yeniliklerin sonu yok. Her Boatshow'da hoşumuza giden bir sürü yeni fikirle karşılaşıyoruz tabi dostlarla birlikte vakit geçirmek ve fikir paylaşımı yapmak da cabası...


14 Eylül 2013 Cumartesi

ROTAMIZ : ISTANBUL - FETHIYE

 
ISTANBUL - CANAKKALE
 
CANAKKALE - AYVALIK
 

AYVALIK - CESME - ALACATI
 
ALACATI - SAMOS - TURGUT REIS - ORAK ADASI
 
ORAK ADASI - KNIDOS - DATCA - SYMI - MARMARIS - GOCEK - FETHIYE

Fethiye – İstanbul 19.08.2013 // Pazartesi


 
 

Pazartesi sabahı erkenden kalkıp kalan işleri hallediyoruz, bebeklerle yolculukta her zaman bir uçağa yetişme endişesi yaşıyorsunuz . Her an planınızda olmayan şeyler olabilir.

Neyse ki online check in’ler akşamdan yapıldı. Neyse ki taksi şöförü yabancı değil. Ve neyse ki Dalaman Havaalanı Fethiye’ye yalnızca 45 dakika mesafede. Zaten tekneyi bırakmak için bu lokasyonu düşünmemizin başlıca sebeplerinden biri de bu. Göcek kadar yakın olmasa da çok yakın.

Son dakikada uçağa yetişiyoruz ve İstanbul bekle bizi geliyoruz yine keşmekeşin içine…

Ancak…. 12 Ekim’de yine gelmek üzere biletlerimizi aldık bile …

Devam Edecek…

 

Göcek – Fethiye 18.08.2013 // Pazar


Nasıl olduğunu anlamadan tatil bitiverdi bile Pazar olduğuna inanmak güç ama yarın sabah erkenden eve dönüyoruz.

Fethiye’ye geçmeden önce son günümüzü Göcek’in güzel koylarından biri olan Ağa Limanı’nda geçirmeyi planlıyoruz.


Ali abilerle birlikte iki tekne yan yana yaklaşık 1 saatlik bir seyirden sonra Ağa Limanı’na demirliyoruz.

Cennet’ten bir köşe Göcek… Masmavi denizine doyamıyoruz ve daha dönmeden bir daha ki bayram için planlara başlıyoruz…

Bu arada sancağımıza bir yelkenli demirliyor. Babamızın hayali bir sonraki teknemizin bu tekne olması…
 

Allah’tan umut kesilmez kızlarımızın şansına inşallah bir gün diyoruz…


Ağa Limanı’ndan akşam üstü demir alıyor hava kararmadan önce bu yolculuk için final limanımız olan Fethiye’ye doğru yola çıkıyoruz.

Akşam olmadan Fethiye Ece Marina’ya bağlanıyoruz. Yavaş yavaş yarın sabahki dönüş yolculuğu için eşyalarımızı topluyoruz. İki bebekle teknedeki en zor konulardan biri de bu toplanma işi. Park yataklarında biraz oyalansalar da canları sıkılıyor dışarıda olmak istiyorlar.

Neyseki geç de olsa toplanma duş vs işlerimizi halledip akşam yemeği için Fethiye Balık Pazarı’na doğru yollanıyoruz. Sanıyorum Fethiye’deki tüm turistler ve halkı bizimle aynı şekilde düşünmüş olacak ki bir tek masa bile bulmakta zorlanıyoruz. En sonunda tuhaf ama gerçek Kasabın Yeri ismindeki restaurantta oturacak bir yer buluyoruz kendimize.

Hikayesini de sonradan tanıştığımız ve akraba da çıktığımız sahibinden öğreniyoruz. Fethiye Balık Pazarı aslında eskiden bir hal imiş… Bu avluda balık haricinde de başka şeylerin de satıldığı sıra sıra dükkanlar varmış. Ancak sonradan bu dükkanlar bir bir restauranta dönüşünce kasap da çareyi dükkanı balık restaurantına çevirmekte bulmuş.

Burası aynı İstanbul’daki Nevizade ya da çiçek pasajı görünümünde bir yer. Balık, Rakı ve Sokak Çalgıcıları bir arada.

Tek fark önce balığını ortada yer alan büyük balık pazarından göre göre satın alıyorsun sonra hangi restaurantta yemek istiyorsan ona verip pişirtiyorsun.  

Yolcuğun son akşam yemeğinde rakı kadehlerimizi tokuşturup iyi ki geldik diyoruz. Zor olmasına zor meşakkatli ancak bir o kadar da keyifli bir yolculuktu.  

Tavsiye eder miyim, evet ederim. Bir daha yapar mıyım. Evet Ekim’de inşallah yine buradayız…. J

 


 

Marmaris - Göcek 17.08.2013 // Cumartesi


Marmaris’te Cennet Adası’nda olmak güzeldi ama daha yolumuz var. Göcek’e devam etmek istiyoruz.


İlkin acaba Yalancıboğaz’da mı kalsak, tekneyi buradaki Marmaris Yacht Marin'e mi bıraksak diye düşünüyoruz. Göcek’e göre fiyatlar yarı yarıya ucuz. Ancak maalesef marina ağzına kadar dolu ancak kara park yapılabiliyor. Onu da biz istemiyoruz.

Göcek yerine alternatif olarak başka neresi olabilir diye bakınıyoruz.  Fethiye Ece Marina’da karar kılıyoruz. Ece Marina Göcek'te göre çok daha cazip fiyatlı ve Göcek koylarına 1 saatlik mesafede...
Dalaman Havaalanı ise Marina'dan yanlızca 45 dakika sürüyor. Havaalanına kadar tüm yol duble yol yapılmış...

Aslında orada da yer yok ancak tanıdık vasıtasıyla bir kontenjan yaratıyoruz kendimize…



Güzel bir kahvaltı ve sohbet sonrası Kayhan Amca’lar bizi yolcu ediyor, Marmaris’ten 11:00 gibi yola çıkıyoruz. Rotamız Göcek…

 
 
Marmaris’ten çıkar çıkmaz sırtı oltamızı suya bırakıyoruz. Daha birkaç dakika geçmeden oltamıza büyük bir misafir takılıyor… Akşamın menüsü belli oldu… Kızlarım balık çok seviyor, bol bol yesinler...


Marmaris Göcek arası belki de bu yolculuğun en zor denizini yaşıyoruz. Benim bile midem dönüyor… Anneanne korkudan havuzluktan aşağı hiç inmiyor.
 

Kızlar sürekli ağlıyor belli ki deniz onları da tuttu. İştafları kesiliyor, uyku düzenleri şaşıyor. Bir huysuzluk bir huysuzluk… Hep beraber sarılıp havuzlukta uyukluyoruz.  

 
Neyseki yol çok uzun değil Göcek koyu burnuna yaklaşınca rüzgar dalga kesiyor bir oh çekiyoruz.

 
Bir şeyle atıştırıyoruz kızlara da meyva kesiyorum. Ancak nasıl oluyorsa Derin bıçağı eline geçirip parmağını kesmeyi beceriyor.. Neyseki Alla koruyor ve minik bir kesikle atlatıyoruz. Kendisinin bile hiç canı yanmıyor ağlamıyor.

 

Göcek’te de dostlarımız var… E denizci olunca denizleri gezen çok dostunuz olması normal. Yine Pendik Marintürk’ten pontondan dostlarımız Ali Abimiz ve Nilüfer Hanım emekli olmanın keyfini Göcek’te çıkarıyorlar. Yaklaşık 4 aylarını Göcek’te geçiriyorlar bu sezon.

 

Göcek’e yaklaşırken  Boynuzbükü’nde olduklarını öğreniyoruz. Marinaya girmeden son bir deniz molası ve çay faslı için kendileriyle buluşuyoruz.

Akşam onlarla birlikte Marintürk Göcek’te konaklamayı planlıyoruz.
 


Marintürk’te Ali abilerin yanında yine Pendik’ten tanıdığımız Nur Sultan teknesiyle de karşılaşıyoruz. Marina sohbetlerine bayılıyoruz.


Akşam yemeği için Marmaris’ten gelirken oltamıza takılan o kocaman balığı Ali abilerle beraber yemeği teklif ediyoruz. Balığı bir restauranta verip pişirtip yanına da mezeler ve salata ile taçlandırmayı hayal ediyoruz.
 
Marinada bir şekilde tanıştığımız bir beyefendinin kurbanı olacağımız kimsenin aklına gelmiyor. Bize balığı pişirtmek için bir yer öneriyor. Aman diyoruz ne güzel bir ziyafet çekeceğiz bu akşam...

Balık önden pişmeye gidiyor biz de 30 – 45 dakika sonra ardından gidiyoruz restauranta … Ancak karşımızda gördüğümüz manzara karşısında herkes şaşkın… Geldiğimiz yer Göcek’in arka sokaklarında bir pide fırını…

Garsonlar bizi içeri avlu gibi bir yere buyur ediyor. Şaşkınlıktan nereye geldik napıyoruz biz bile diyemiyoruz.  

Neyse oldu artık balığımızı ve salatamız yer kalkar deniz kenarına bir yerlere çay içmeye gideriz artık diyoruz.

Balık geliyor ama hayal kırıklığı büyük… Zavallı kadersiz balığı pide fırınında kuruyana kadar pişirmişler… Yenir yutulur bir şey değil… Kim derdi ki o ihtişamlı balık bu hallere düşsün.  

 


Sonrasında bir şekilde karnımızı doyurup yol yorgunluğu ile yine marinanın yolunu tutuyoruz. Balık keyfimizi iştahımızı Fethiye Balık Pazarı’na saklıyoruz.
 


 

Marmaris 16.08.2013 // Cuma


 
Aktif , kıpır kıpır yerinde duramayan, emeklemek hatta yürüme gayreti içinde olan iki bebekle böyle bir yolculuk kolay değil sabrın sınırların zorlandığı oluyor ancak yine de buna değer, ayrıca kızlar buraya kadar iyi iş başardı…

 
 
Ama yine de adada kalışımızı iki geceye çıkararak hem sevdiklerimizle vakit geçirmek, hem de onlara biraz daha hareket etme özgürlüğü tanımak istiyoruz…

 


Edda Teyze’nin hem oyuncakları hem de salıncağı çok hoşumuza gidiyor, keyfimiz yerinde. Ancak yine de Derin rahat durmuyor ve Deniz’i yeniden ısırıyor. Bunu nasıl çözeceğiz bilemiyorum.

Yine akşam oluyor Kayhan amca bize babamla olan Almanya maceralarını anlatıyor. Keyifle dinliyoruz babacığımı bir kez daha yad ediyoruz… Keşke diyorum o da yanımızda olsaydı. Aslında bizi hep seyrettiğini bile bile.